| HÜZNÜKOMİK Bir Tutam Edebiyat, Accuk Mizah, Bir İçimlik Hayat |
| | Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:26 | |
| [center] Kemal Sunal (1944 - 2000) -
1944 yılında İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesi'nden mezun oldu. Sanat hayatı, "Zoraki Takip" adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar Kenterler Tiyatrosu'nda çalıştıktan sonra Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda görev aldı. 1973 yılında Ertem Eğilmez'in yönettiği bir filmle sinemaya transfer oldu ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı.
Türk sinemasında başta ''İnek Şaban'' tiplemesi olmak üzere canlandırdığı pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7'den 70'e herkesin sevgisini kazandı. 1944 yılında İstanbul'da doğan Kemal Sunal, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitirdi. Sanat yaşamına amatör olarak ''Zoraki Tabib'' oyunu ile atılan Sunal, bir süre Ulvi Uraz ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çalıştı. Daha sonra sinemaya geçerek, önceleri bazı filmlerde önemsiz roller canlandıran Kemal Sunal, 1973'den sonra kalabalık kadrolu komedi filmleri ile üne kavuştu.
Türk sinemasının en büyük komedyenlerinden biri olan Sunal, peşpeşe çevirdiği filmlerle ticari açıdan büyük başarı kazandı. 1977'de Antalya Film Festivali'nde ''En başarılı erkek oyuncu'' ödülünü alan Sunal, oyunculuğu ve özellikle değişik tiplemesiyle Türk sinemasında komedi oyunculuğuna yeni bir soluk getirdi. 1974 yılında evlendi. Ali ve Ezo adlarında, biri kız diğeri erkek iki çocuğu oldu. 1990'lı yıllardan itibaren filmleri kesintisiz olarak televizyonlarda yayınlanmaya başladı; ama kendisi bu gösterimlerden hiç para kazanmadı.
12 Eylül öncesi dönemde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünü'nü 1995 yılında bitirdi ve master yapmaya başladı. Onu unutmamız mümkün değil! Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol aldı. 3 Temmuz 2000 tarihinde öldü. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:27 | |
| Adile Naşit (1930 - 1987)
17 Haziran 1930’da Istanbul’da doğan Adile Naşit'in asıl adı Adile Keskiner’dir. Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit’in kızıdır. Babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım biraktı. 1944 yılında Istanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu’na girdi. "Herşeyden Biraz" oyunuyla sahneye çıktı. Aynı yıl Halide Pişkin’in grubuyla İstanbul’da turneye çıktı. Daha sonra Muammer Karaca’nin tiyatrosuna girdi. 1948’de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi Öz’le birlikte kurduklari toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı. Yine 1948 yılında "Lüküs Hayat" filmiyle sinema oyunculuğuna başladı. 1950’de, kendisi gibi tiyatorcu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1954’te yeniden Muammer Karaca tiyatrosuna döndü ve 1960’a dek burada sahne aldı. 1961’de, eşi Ziya Keskiner ve abisi Selim Naşit Özcan ile birlikte, Naşit Tiyatrosu’nu kurdular. Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963’te girdiği Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü tiyatrosunda, 1975’e kadar aralıksız olarak sahnelerde boy gösterdi. Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970’lerde yaptı. 1976’da "İşte Hayat" adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü kazandı. Bu, Türk sinemasında, ‘star’ olmayan bir başoyuncunun kazandığı ilk ödüldü. Rıfat Ilgaz’ın eserlerinden sinemaya aktarılan Hababam Sinıfı filmlerinin birçoğunda, müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı. 1978’de Uluslararası Sanat Gösterileri’nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı. 1981 yılında TRT televizyonunda Uykudan Önce isimli bir çocuk programı yapmaya başladı. Bu programda anlattığı masallar ve öykülerle, çocukların gönlünde taht kurdu. Gerek sinema filmlerinde, gerekse oyunlarda, basit, saf, iyi yürekli kadın tiplemesini başarıyla oynadı ve kendine has bir üslûpla yenileyerek karakteristik hale getirdi. Adile Naşit, 11 Aralık 1987’de Istanbul’da öldü. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:28 | |
| Sadri Alışık (1925 - 1995)
Sadri Alışık 5 Mart 1925 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı Sadrettin olmasına rağmen, annesi Saffet hanım ve babası Rafet Kaptan onu hep Sadri diye çağırırlardı. Babası Kaptan olduğundan haftada biriki kez eve gelebiliyordu. Bu yüzden ailenin sorumluluğu ve idaresi anne Saffet Hanım'da idi. Sadri Alışık sekiz yaşındayken kız kardeşi Nevin dünyaya geldi. Sadri Alışık'ın içindeki oyunculuk aşkı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlamıştı.. Arkadaşları bilye oynayıp, uçurtma uçururken, O piyesler hazırlayıp mahalle arkadaşlarına oyunlarını sunardı.. Altı-yedi yaşlarındayken bir sünnet gecesinde Naşid Özcan Tiyatrosu'nu izledi. O günden sonra tiyatroya olan tutkusu başladı. Paşabahçe 39. İlkokulunda üçüncü sınıftayken ''İSTİKAL PİYESİ'' adlı oyunda "Adalı Halil" rolünü aldı ki bu başroldü. İlkokulu bittikten sonra ailenin isteği ile Cağaloğlu'na taşındılar. Orta okul ikinci sınıfta tiyatro aşkı tekrar başladı. Ancak okulda tiyatro yoktu. Liseye İstanbul Erkek Lisesin'de başladı. Lisenin yanısıra Cağaloğlu Halk Evi'nde tiyatroya gidiyordu. Liseyi bırakıp devam mecburiyeti olmadığından Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne kayıt oldu. Yavaş yavaş, sahne, resim, tiyatro derken sinemaya adım attı ve ilk filmi Günahsızlar'ı 1945 yılında çevirdi. Şöhret basamaklarını hızla ilerleyen Sadri Alışık 1959 yılında çevirdiği Yalnızlar Rıhtımı adlı filmde otuz sekiz yıllık hayat arkadaşı Çolpan İlhan ile tanıştı. Evlendikten bir kaç sene sonra oğlu Kerem dünyaya geldi. Sinema yaşantısının yanı sıra, sahne showlarında da çok başarılı oldu. İçkiyi çok seven Sadri Alışık, en iyi dostu Ayhan Işık'ın ölümünden sonra kendini iyice içkiye verdi. Karaciğer yetmezliğinden Amerika'ya giden Sadri Alışık Amerika'da yaşayan Türk doktoru Münci Kalayoğlu tarafından ameliyat edildi ve sağlığına kavuştu. Sanat yaşamını televizyonda devam ettirdi. Sadri Alışık genellikle, değişen toplumsal değerler içinde güzelliğe tutkun, umutlu, yaşama sevinciyle dolu, dürüstlüğü ve doğruluğu özleyen insan tipini oynadı. Sinemanın yanısıra şiir ve resimle de uğraşan Alışık, beş yüzün üzerinde filmde rol aldı. En son rolü ise Yengeç Sepeti adlı dizide baba rolüydü. Sadri Alışık 18 Mart 1995 yılında vefat etti | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:29 | |
| Tuncer Necmioğlu (1936 - 2006)
1936 yılında doğdu. Tıp Fakültesi’nde ve İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nde öğrenim gördü. Öğrenim yıllarında tiyatro çalışmalarına başladı.
Halk Oyuncuları’nın kuruculuğunu ve genel sanat yönetmenliğini yaptı. Arena, Ankara Sanat, Küçük Sahne ve Devlet Tiyatroları’nda profesyonel olarak çalışan Necmioğlu, sinemada karakter oyuncusu olarak yüzlerce filmde oyuncu, senarist ve yönetmen olarak görev aldı.
Yer aldığı yapımlardan bazıları: ‘Hudutların Kanunu’, ‘Kızılırmak Karakoyun’, ‘Pir Sultan Abdal’, ‘Kuma’, ‘Estergon Kalesi’, ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’, ‘Hoşçakal Yarın’, ‘Dil Yarası’, ‘Elveda Dostum’.
Necmioğlu, 1990 yılında 27. Antalya Film Şenliği’nde ‘Karılar Koğuşu’ adlı filmdeki, 1992 yılında 29. Antalya Film Şenliği’nde de ‘Yağmur Beklerken’ filmindeki rolleriyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerine değer görüldü.
Necmioğlu, 42. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde de ‘Yıldırım Önal Anı Ödülü’ aldı.
TİYATRO ELEŞTİRMENLERİ, YASINI TUTUYOR Uluslarararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (AICT) Türkiye Merkezi (TEB) bir bildiri yayımlayarak Tuncer Necmioğlu’nun ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirdi.
“Bir düzgün adamı, bir gerçek tiyatrocuyu, tam bir karakter oyuncusunu, karizmatik, ama aynı zamanda babacan bir kişiliği kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz” denilen bildiride, “İki aydır yitirdiğimiz tiyatrocu değerlerimize ne yazık ki Tuncer Necmioğlu da eklendi. Onların olduğu gibi Necmioğlu’nun da yasını tutacağız” sözlerine yer verildi. Bildiride, tiyatro ve sinema oyuncusu Tuncer Necmioğlu’nun Arena, Ankara Sanat, Küçük Sahne gibi topluluklarda profesyonel olarak çalıştığı ve 50. sanat yılının yaklaşık iki ay önce Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılan törenle kutlandığı hatırlatıldı. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:30 | |
| Ayhan Işık
1929 yılında İzmir'de doğdu. 1953'te Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu. Sinemaya geçmeden önce grafiker olarak çalıştı, çeşitli dergilere kapak resimleri yaptı.
Sinemaya 1951'de Yıldız Dergisi ve İstanbul Film'in açtığı yarışmayı kazanarak girdi. Aynı yıl "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmiyle ilk kez beyazperdede gözüktü.
İkinci filmi "Kanun Namına" ile oyunculuktaki yeteneğini kanıtlayarak, üne kavuştu. 1959'da Amerika'ya gitti ve sinema konusunda incelemelerde bulundu. Yurda döndükten sonra, yeni filmler çevirerek ününü sürdürdü. 1972'de film yıldızlarının sahneye çıkma modasına uyarak, Klasik Türk Müziği dalında solistlik yaptı.
Daha sonra oyunculuğunun yanı sıra, yapımcılık yapmaya da başladı. Bir süre sonra da oyuncu ve yönetmen olarak "Örgüt" filmini çekti TV'de bazı reklam filmlerinde gözüktü. Türk sinemasının belki de en büyük oyuncularından biri olan Ayhan Işık ikinci filminden sonra fiziği ve yeteneği ile dikkatleri çekerek, ölene kadar çevirdiği bütün filmlerde hep başrol oynadı. "Kral" unvanını aldı.
Işık, ününü en uzun süre koruyan ilk oyuncu oldu. Işık 1954'te Türk Film Festivali'nde, 1962'de Ses, 1965'te Artist ve daha bir çok yayın organının düzenlediği yarışmalarda "en başarılı erkek oyuncu" seçildi. Işık 1979'da beyin kanaması rahatsızlanarak yaşama göz yumdu. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:30 | |
| Belgin Doruk
Bir güzellik yarışmasının sonunda kendini Yeşilçam'da bulan ve siyah beyaz filmlerdeki 'Küçükhanımefendi'liğiyle Türk sinemasına damgasını vuran Belgin Doruk, zirve saltanatını da yalnızlığın acısını da yaşadı...
Kalp yetmezliği sonunda 1995'in Mart ayında kaybettiğimiz Belgin Doruk, sinemamızın unutulmayan efsane yıldızlarından birisiydi. 1936 yılında Ankara'da dünyaya geldi. Doruk, sinemada güzelilğiyle, oyun gücüyle ve yanağındaki gamzesiyle büyük sükse yaptı. Gamzesiyle ilgili anlattığı anıları da ilginçti ünlü yıldızın...'Annem bana hamileyken Ankara'da Gazi Çiftliği'ndeymiş. Benim gamzeli olmamı istediği için de bol bol ayva yemiş. Gerçekten de gamzeli doğdum. Tesadüf işte... Ama annem bunun tesadüf olmadığını söylerdi hep.'
Sonraki yıllarda Ankara'dan İstanbul'a gelen Doruk ailesi Yeşilköy'e yerleşti. Annesinin desteğiyle 1952 yılında Yıldız dergisi ve İstanbul Film'in açtığı yarışmaya girdi. O yıl erkeklerde Ayhan Işık, bayanlarda da Belgin Doruk birinci seçildi. İlk filmi, 'Çakırcalı'nın Definesi'ydi. Arkadaşları okul sıralarındayken, o film setindeydi. Ayhan Işık'la oynadığı filmin yönetmeni Faruk Kenç'ti ve ilk evliliğini onunla yapacaktı. Bu ilk filmini çektikleri Aydın yakınlarındaki Çakmak Çiftliği ise ilginç bir tesadüf, ikinci evliliğini yaptığı Özdemir Birsel'indi. Belgin Doruk için Ayhan Işık çok özel bir insandı... Doruk, Göksel Arsoy ve Zeki Müren'le de filmler çekti. 1960'lı yılların bir numaralı yıldızı olan Belgin Doruk, 1970'lerde değişen sinemayla birlikte önce starlığını, sonra sağlığını yitirdi. Aşırı kiloları, içine düştüğü yalnızlık ve ekonomik kriz onu etkiledi.
'Artık bu dünyada işim kalmadığına karar verdim. Gözüm iyice karardı ve bir kutu uyku hapı uçtim. Gözlerimi açtığımda, başucumda kızım, kocam vardı.' | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:32 | |
| Erol Günaydın
Kavuklu Hamdi'den İsmail Dümbüllü'lere kadar süren meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden hem meddah, hem tiyatro sanatçısı olan Erol Günaydın; 1933 yılında Akçaabat'ta doğmuştur. Adına şarkı bile yazılan Kiziroğulları lakaplı aileden gelmektedir.
Nakliye işiyle uğraşan babası çocukların eğitimini bahane ederek, hepsini bir kamyonla İstanbul'a getirdiğinde Erol Günaydın 8 yaşındadır.
Beşiktaş'ta Alaybey Sokağı'na yerleşirler. Erol'un ilkokul yılları, Karadeniz şivesini düzeltmekle geçer. Sonra bir ahbablarının tavsiyesi ile Galatasaray Lisesi'ne yatılı öğrenci olarak girer.
Çetin Emeç, Mümtaz Zeytinoğlu, Tanju Bileda gibi isimlerin olduğu bir sınıfın öğrencisidir Erol Günaydın. Önce hocaları hicvettiği küçük gösterileri ile sınıflar arasında turneye çıkar, sonra okulun tiyatro kulübüne girer.
Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra Fransız ekolüyle gelenekselliği birleştiren sanatçı, ilk defa "Sinekli Bakkal" filminde Kız Tevfik tipiyle 'zenne'liği denedi.
Yıllarca zenne olarak sahneye çıkan Günaydın, 33 senedir evli olduğu Güneş Hanım'la Kenterler'le İzmir'e yaptığı bir turne sırasında tanışır:
- "Şapka Ertekin'in İzmir'de bir kafesi vardı. Oraya takılırdım. Güneş de oranın dekorunu yapıyordu. Tanıştık, Yıldız, Müşfik hep beraber istemeye gittik."
Erol Günaydın üç kız babası: Ayşe, Fatoş ve Günfer. Ayşe ve Fatoş yurtdışında yaşıyor. Günfer, ailesinin yanında, seramik okuyor.
Günaydın:
- "Ben tiyatro için pazarlık yapmayı öğrenemedim. Yaptığım işe değer biçmeyi bir türlü beceremedim. Patronluk da yapamazdım. Patron olacağım, arkadaşıma daha az vereceğim, kendim çok alacağım. Sonra onunla karşılıklı oynayacağız. Ben hassas adamım, onun bakışından bile manalar çıkarırım." | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:33 | |
| Erol Taş
Türk sinemasında "Kötü adam" tiplemesinin değişmeyen karakter oyuncusu Erol Taş, 1926'da Erzurum'da doğdu. İlkokuldan sonra öğrenimine devam etmeyen Taş, yaşamını kazanmak için çeşitli işlerde çalıştı. Taş'ın sinema hayatı 1953'de "Acı Günler" filmiyle başladı.
Kısa sürede karakter rollerinin aranan oyuncusu olan Taş, 1965, 1967 ve 1975'de Antalya Film Festivali'nde "En iyi yardımcı erkek oyuncu" dalında "Altın Portakal Ödülü"nü kazandı. Taş, Metin Erksan'ın "Susuz Yaz" filmindeki rolünden dolayı Turizm Bakanlığı Özel Ödülü ile Meksika Acapulco Festivali'nde özel ödül aldı. İzmir Film Festivali'nde başarılı sanatçılar arasına seçilen Taş, "9 Sütuna Manşet", "Hanımın Çiftliği" ve "Kanun Savaşçıları" adlı televizyon dizilerinde de oynadı.
Erol Taş'ın sinema hayatı tesadüfen başlıyor. Cankurtaran'da bir iplik fabrikasında çalışırken Lütfi Akad da o bölgede bir film çekiyor. Erol Taş işten kaytarıp arkadaşlarıyla çekimleri izliyor. Bu arada mahallenin bir kaç serserisi film ekibine musallat oluyor. Erol taş, film ekibini korumak için bir kaç arkadaşıyla birlikte serserilerle kavgaya girişiyor ve Lütfi Akad'ın yanında adamlara sıkı bir dayak çekiyor. Lütfi Akad, bir kaç gün sonra haber yolluyor, 'Bir kavga sahnesi var, gelsin oynasın' diye. Erol Taş'ın sinema hayatı böyle başlıyor.
Erol taş'ın başına 'kötü adamlığından' dolayı epey bela gelmiş. İşte bunların en ilginçlerinden biri...
Erol Taş anlatıyor: "Yılmaz Güney'in İnce Cumali filminde zalim ve gaddar bir köy ağasını oynuyordum. İğrenç, aşağılık bir adam. Başkasının çiftliğine sahip olmak için köydeki tüm insanları öldürüyor, şahit bırakmamak için tavukları bile kesiyor. Film bitti, doğu illerimizden birinde galası yapılacak kente gittik. Film gösterildi. Herkes sahneye çıkıp konuşma yaptı. Sıra bana geldiğinde ortalık karıştı. Sahneye şişe, taş, yağmaya başladı. Bazı seyirciler üstüme saldırıp yumrukladı. Üstüm başım kan içinde kaldı. Ben, 'Atın, atın. Bana çiçek ve ekmek atıyorsunuz' diye kahakaha atarak seyirciyi selamladım. bu kez tüm salon ayakta alkışlamaya başladı beni. Başka bir olayda da Rus generalini oynadığı bir filmden çıkan seyirciler, Erol Taş'ın kahvesini basmaya ve 'Seni gidi Rus tohumu' diye saldırıp, linç etmeye kalkışmışlardı. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:36 | |
| Gülşen Bubikoğlu
Güşen Bubikoğlu
1954 yılında İstanbul'da doğdu. Fatih Kız Lisesi'ni ve LCC kursunu bitirdi.
1973 yılında düzenlenen geleneksel Ses Dergisi artist yarışmasına katıldı.
İlk elemelerden itibaren dikkatleri üzerinde toplayan bu yıldız adayı yarışmanın rakipsiz favorisi olarak göz dolduruyordu. Bu yıldız adayına, ortak işletme kuran, Erler Film - Türker İnanoğlu, Arzu Film - Ertem Eğilmez, Akün Film - İrfan Ünal ilk seçmelerden sonra göz koymuşlardı. Yıldız olacağına mutlak gözüyle bakılan bu adayın, yalnız kendi işletmelerinde çalışmalarını istiyorlardı.
Ses Dergisinin her yıl düzenlediği bu yarışmada sekiz büyük film yapım şirketi, 3 kadın, 3 erkek oyuncu adayını seçerdi. Birinci seçilen kadın ve erkek oyuncu adayının bu sekiz yapımcıya iki yıl süre ile birer film yapma mecburiyeti vardı. Bu yüzden Gülşen Bubikoğlu birinci seçilirse bu sekiz firmaya film yapma zorunluluğu doğuyordu. Diğer seçici yapım şirketleriyle film yapmaması için Bubikoğlu birinci seçilmemeliydi.
Seçim gizli oyla yapılıyordu, 3 ortak yapım şirketi (Erler Film - Türker İnanoğlu, Arzu Film - Ertem Eğilmez, Akün Film - İrfan Ünal) Bubikoğlu'na 10 üzerinden 1 verdiler. Oylar açıldığında 55 oyla Necla Nazır birinci seçilmişti. Gülşen Bubükoğlu ikinci seçilmişti. Bu sayede, sadece bu 3 yapım şirketi ile daha yüksek ücretle kendisiyle film yapacaktı ama Gülşen Bubikoğlu'nun bunlardan haberi yoktu.
Gülşen Bubikoğlu, Türker İnanoğlu'nun Bitirim Kardeşler Sosyetede (1973) filminde baş kadın rolünü oynayarak Erler Film'e ve yeşilçama merhaba dedi.
Bubikoğlu, 1974 yılında Türker İnanoğlu ile birlikte kimseye haber vermeden, yalnızca bir kaç aile dostu huzurunda Kemal Utku'nun evinde evlendiler.
Türker İnanoğlu ile evlendikten sonra Gülşen Bubikoğlu Erler Film'in bir numaralı kadın yıldız oyuncusu oldu ve çevirdiği filmlerle güldürüye, drama, duygusal ve hareketli filmlere yatkınlığını göstererek hem seyircinin büyük beğenisini kazandı, hem de Türk sinemasının yıldızları arasında özel bir yer edindi.
28 aralık 1977 yılında kızları Zeynep dünyaya geldi. Halen, Türker İnanoğlu ile bu mutlu evliliği devam etmektedir.
Özel televizyon hayatımıza girince çeşitli televizyon dizilerinde rol aldı. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:39 | |
| Fikret Hakan
Asıl adı Bumin Gaffar Çıtanak olan Fikret Hakan, 23 Nisan 1934 tarihinde Balıkesir'de dünyaya geldi. Annesi hemşire, babası edebiyatçıydı. Taksim Lisesi birinci sınıfından ayrılıp, tiyatro oyuncusu olmak isteyen Fikret Hakan, 1950 yılında 'Üç Güvercin' adlı oyunla tiyatro sahnelerine ilk adımını attı. Yeşilçam tarafından keşfedilmesi ise uzun sürmedi. 1953 yılında 'Köprüaltı Çocukları' adlı filmle sinemaya geçti. Yalnız fiziğiyle değil, güçlü oyunculuğuyla da sinemada adından söz ettirdi. Sert ve öfkeli bakışları, sevimli gülüşü ve babacan tavrıyla sinema seyircisini kendisine bağlamasını bildi. 1955'te Lütfi Akad'ın yönettiği 'Beyaz Mendil' adını duyurmasını sağladı. O dönem sinemasını hiç unutmadı...
'Sinemamız en yazık ki bölge işletmecileri ile taşeron durumundaki yapımcı firma ilişkileriyle hastalıklı büyüdü. Bizim dönemimiz senet bono dönemiydi. 20 bin liralık senedi, 15 bin liraya kırdırıp yerdik. Herkes böyle yaptı. Biraz tutumlu olup bir köşeye para atmasaydım, şimdi ben de sürünüyor olacaktım. Sinemadan kazanılan paralar ne yazık kı sinema dışına taşındı. Çok kazananlar otomobil aldı, ev aldı, lüks hayat yaşadı. Kimse stüdyo kurmayı düşünmedi ne yazık ki. Oysa halkın sinemadan başka bir eğlencesi de yoktu o zaman. Eğer programlı bir yatırım yapılsaydı, şimdi Türk Sineması dünya çapında olurdu. Ancak dedim ya maalesef hiç kimse bir şey yapmadı. Herkes biz bu seyirciyi daha ne kadar süre oyalarız diye düşündü. Bu arada da yapılan bazı güzel filmler oldu. Hepsi bu kadar işte. Bir gün mutlaka Yeşilçam'ın filmi çekilmeli.'
1970'lerde durgunluk dönemine giren Hakan, daha sonra tekrar parlayarak, önemli filmlerde rol aldı. 1980'lerde ise çoğunlukla ikinci derecede rollerde ya da çift aktörlü filmlerde oynayarak, Türk sinemasnda en uzun süre yerini koruyan oyunculardan birisi oldu. Sinema oyunculuğunun yanı sıra "Sürgünden Geliyorum", "En Büyük Patron" ve "Sürgün" filmlerin yönetmenliğini yaptı. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:40 | |
| Güzin Özipek Oyuncu | 11 Mart 1925 - İstanbul
11 Mart 1925'te İstanbul'da doğan Güzin Özipek, Sultanahmet Ticaret Lisesi orta bölümünü bitirdikten sonra başlangıçta adı Fransız Tiyatrosu olan, Beyoğlu'ndaki Ses Opereti'nde 1944'te Cemal ve Ekrem Reşit Rey kardeşlerin ''Hava Civa'' operetinin İzmir turnesinde sanat yaşamına başladı.
1945'te Muammer Karaca' nın Karaca Opereti'ne girip ''Yolculuk Var'', ''Tatlı Sert'', ''Zırdeliler'', ''Yaman Şey'', ''Platin Palas'', ''Kâtibin Karısı'' gibi operetlerde oynadı.
Ses'ten ayrıldıktan sonra bir grup oyuncuyla Anadolu turnesine çıkarak ''Fuar Yıldızı'', ''Lüküs Hayat'', ''Deli Dolu'', ''Alabanda'' gibi operetler sahneleyen Muammer Karaca'nın trupunda Güzin Özipek de vardı. 1956'ya dek kaldığı Karaca Tiyatro'da ''Etnan Bey Duymasın'', ''Cibali Karakolu'' nda hizmetçi, ''Sorma Gir'' de Madam Mari, ''Kiralık Odalar'' da Lütfiye, ''Kâtibin Karısı'' nda Cemile, ''Lüküs Hayat'' ta Şadiye rolleriyle büyük beğeni topladı.
1952'de Mehmet Muhtar ve Orhan Atadeniz 'in yönetmenliğini yaptığı ''İstanbul Yıldızları'' filminde Muammer Karaca ile başrolde oynayarak sinema yaşamına başladı. Toto Karaca, Muzaffer Hepgüler, Celal Sururi rol arkadaşlarıydı.
O yıllarda mühendis Aydın Tezel 'le evlenip Zonguldak'a gitmiş, başka kentlerde de uzun süre kaldığı için sanat yaşamına 12 yıl ara vermişti. Bu evlilikten Mehmet (1953) ve Ahmet (1957) adlı iki çocuğu olmuştu.
Tiyatrodan ayrıydı, ama kalbi sahne aşkıyla doluydu. Sonra ailece İstanbul'a döndüler. 1965'te Suadiye'deki evlerinde parlak bir sahne önerisi geldi. Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu Haldun Taner 'in ünlü müzikal oyunu ''Keşanlı Ali Destanı'' nda daha önce Semiha Berksoy 'un oynadığı Şerif Abla rolü için onu uygun görmüştü. Eşi de anlayış gösterince tiyatro ve sinema dünyasına kesin dönüş başladı.
Şerif Abla'dan sonra ''Direkler Arasında'' da Madam Kamelya'yı oynadı. 1966'da Gen-Ar Tiyatrosu'nda Aziz Nesin 'in ''Ah Biz Eşekler'', ''Hizmetçiler'', Mücap Ofluoğlu-Özlem Tiyatrosu'nda ''Bit Yeniği'', ''Şeytanın Oyunu'', ''Arkası Yarın'', ''Oliver'' oyunlarında rol aldı.
Haldun Dormen' in 1971 Londra turnesinde Erol Günaydın 'ın yazıp Cemal Reşit Rey'in bestelediği ''İstanbul Masalı'', ''Yaygara 70'' teki Altıntaş Mensure rolü, ''Bit Yeniği'' ndeki Olympye, Colette' in ''Gigi'' müzikallerinde büyük başarı sağladı.
50 dolayındaki oyunuyla olgun, yetenekli bir sanatçı olduğunu kanıtladı. Tiyatroyla birlikte sinema yaşamına dönüş başlamıştı. 1966'da Metin Erksan 'ın Emily Bronte 'un romanından uyarladığı ''Ölmeyen Aşk'' filminden sonra Türk sinemasının önemli ya da sıra işi filmlerinde oynadı. Oynadığı rollerin seslendirmesini de kendi yapıyordu.
Mühendis koca da onunla birlikte fotoromanlarda, filmlerde oynamaya başladı. Karı-koca birlikte 1969-1974 yılları arasında ''Sevgili Babam'', ''Yaşamak Kolay Değil'', ''Bir Teselli Ver'', ''Beyoğlu Güzeli'', ''İki Yetim'', ''İki Süngü Arasında'' gibi filmler çevirdiler.
1967'de Memduh Ün 'ün Reşat Nuri Güntekin 'den uyarladığı ''Yaprak Dökümü'' nde fedakâr anne Hayriye Hanım'da unutulmaz bir kişilik oluşturdu. Aynı yönetmenin ''Zilli Nazife'' , 1974'te Ömer Kavur 'un Refik Halit uyarlaması ''Yatık Emine'' de, 1970'te Bilge Olgaç 'ın Kerim Korcan uyarlaması ''Linç'' te rol aldı.
Son dönemde ise olgunluk çağının asıl ününü sağladığı, onu doruğa çıkaran televizyon dizileri oldu. Günümüz kuşağı için Özipek, ekranların en uzun soluklu dizisi ''Bizimkiler'' in babaannesidir. Umur Bugay 'ın yazıp Yalçın Yelence 'nin yönetmenliğini yaptığı dizinin 12 yıldır saygın babaannesi Leyla Hanım'ı başarıyla canlandırdı. Özipek, ''Bizimkiler'' in kadrosuyla çevrilen ''Yazlıkçılar'' dizisinin de oyuncusuydu.
20. yüzyıla Türkiye'de şen şakrak operet yıldızı, yetenekli tiyatro ve sinema sanatçısı, son yıllarda televizyon dizilerinin vazgeçilmez olgun oyuncusu olarak damgasını vuran Güzin Özipek, ardında büyük bir ün, saygın bir ad, güzel anılar, milyonlarca hayran ve alkış bıraktı.
56 yıldır perde ve sahne dünyasının gündeminde olan bu değerli sanat emekçisi, vücudunu saran lenfbezi tümörüne ve solunum yetmezliğine yenik düşerek 75 yaşında aramızdan ayrıldı. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 12:45 | |
| İhsan Yüce
1930'da Elazığ'da doğan sinema ve tiyatro oyuncusu İhsan Yüce, aynı zamanda senarist ve yönetmenlik de yaptı.
İzmir ****** Lisesi ve ardından İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde okudu. Sanat yaşamına İzmir'de başlayan Yüce, daha sonra Bizim Tiyatro'yu ve Drama Tiyatrosu'nu kurdu.
"Altın Yumruk'la adım attığı sinemada 'Senede Bir Gün', 'Bir Millet Uyanıyor' ve 'Sürtüğün Kızı' gibi fönemli filmlerde rol aldı. 'Derya Gülü' ile 18'inci Antalya Altın Film Şenliği'nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı.
Asıl mesleği senaristlik olan İhsan Yüce, 117 filmde rol aldı, altı film yönetti, bir filmin yapımcılığını üstlendi ve 55 filmin de senaryosuna imza attı.
Tiyatro ve sinema sanatçısı İhsan Yüce, 1984 yılında 54 yaşındayken yaşamını yitirdi.
Ödülleri 13'üncü Antalya Film Şenliği, 1976, 'İşte Hayat' ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu 18'inci Antalya Film Şenliği, 1981, 'Derya Gülü' ile En İyi Erkek Oyuncu
İsmail Hakkı Şen
1927 doğumlu. Teknik öğretmen. Kore gazisi. 1958 yılında profesyonel tiyatro sanatçısı olarak çalışmaya basladı. Ankara ve İstanbul'da birçok tiyatroda, pek çok oyunda rol aldı.
Samsun'da bir bölge tiyatrosu açarak Karadeniz Bölgesi'nde çalışmalar yaptı. Ankara Yarıaçık Cezaevi'nde hükümlülere tiyatro çalısmaları sundu. 1969'da İstanbul'da sinema çalışmalarına başladı ve bugüne kadar iki yüze yakın filmde rol aldı.
Yayımlanmış radyo tiyatrosu oyunları ve filme alınmış senaryoları vardır. Çok severek oynadığı oyunlardan bazıları; "Victor", "Eskici Dükkânı", "Makbet 69", "Durand Bulvarı", "Toreadorlar Valsi", "Kırmizı Fenerler", "Sarıpınar 1914". | |
| | | haziran Admin
Mesaj Sayısı : 153 Nerden : Dünyadan... Kayıt tarihi : 10/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 26/9/2008, 22:23 | |
| esas oğlanla esas kızı unutmuşun onurcum hani benim türkan şorayım la kadir inanırım | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 27/9/2008, 09:05 | |
| Türkan Şoray (1945 - .... )
28 Haziran 1945'de İstanbul’da doğdu. Babası Halit Şoray devlet demir yollarında memur, annesi ev hanımıydı. Maddi imkanların kısıtlı olduğu bir ailede dünyaya geldi. Öğrenimine Rami Taş mektebinde başladı fakat sürekli mahalle değiştirdiklerinden, eğitimini 1956’da Feriköy ilkokulunda tamamladı.
1954’te Meliha ve Halit Şoray çifti boşanır. Çocuklar annede kalır. Karagümrük Sarmaşık Sokak’a taşınırlar. Burada ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız'la tanışır, onun sayesinde de Yeşilçam’a adım atar. Bir gün onunla beraber film setine gider ve böylece ünlü “Yeşilçam Sokağı”na adımını atmış olur. Şoray o dönemde on beş yaşındadır. Emel Yıldız, o sıra “Köyde Bir Kız Sevdim” adlı filmin başrolünde oynayacaktır. Bir gün filmin setine Şoray'ı da götürür. Kenarda bir yerde otururken Türker İnanoğlunun dikkatini çeker. Şoray’la tanıştırılır. İnanoğlu başrol için Türkan Şoray’ın daha uygun olacağına karar verir. Şoray’ın Yeşilçam’a girişi de böylece gerçekleşir.
Bir Yıldızın Doğuşu (1960’lar) Türkan Şoray bu filmin ardından yeni yeni teklifler almaya başlar. Çevirdiği filmlerle, özelikle magazin basının dikkatini çeker ve ilk kez, dönemin ün yapmış haftalık popüler dergilerinden “Sinema” ya kapak olur (15 Mart 1961, s.18). Ardından Artist, Büyük Gazete ve Ses Dergilerine..
1960 yıllarla birlikte Şoray’ın başarı grafiği de yükseliyordu. Artık yaşamında herşey değişmekteydi ve bu değişiklik sosyal durumdan fiziğine kadar her şeyine yansıyordu. Erkeklerden gördüğü ilgi ve artan seyirci ilgisi ona güven kazandırıyordu. Artık kararsızlıktan kurtulup kadınlığa adım atıyordu. Artık daha şuh biri halini alacaktır. Bu değişimiyle gerek Yeşilçam çevrelerinde gerek seyircisi arasında büyük bir etki gücüne sahip olur.
İlk Önemli Aşama “Acı Hayat” Türkan Şoray’ın sinema hayatındaki ilk dönüm noktasıdır. “Otobüs Yolcuları” ile bu dönüm noktasının ilk kıpırtılarına veren Şoray “Acı Hayat”la ilk önemli aşamasını da geçer. Bu filmindeki rolü diğerlerine göre daha tutarlı, tip olarak da gerçeğe daha yakındır. Film o güne kadar yapılmış en başarılı, en şiirsel görüntülü bir aşk filmidir.
1963’te çevirdiği bu filmle 1964’te I. Antalya Film Festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü alır. Ayrıca “Acı Hayat” sinema yazarlar tarafından “yılın filmi” seçilir. Artık izleyicide Şoray imgesi oluşmaya başlamıştır. Senaryo yazarları onun için öyküler oluşturabilir, yönetmenler filmlerini onun üzerine kurabilirler.
Hayatına Yön Veren Adam Rüçhan Adlı’nın Şoray’ın hayatında önemli bir rolü vardır. Onu korumuş, hep zirvede kalmasında büyük rol oynamıştır. Eylül 1962’de bir film setinde tanışırlar. Rüçhan Adlı Şoray’dan tam 23 yaş büyüktür. Görmüş–geçirmiş bir insandı. Şoray hep bir babanın şefkatinden ve sevgisinden mahrum büyümüş, bunlara ihtiyaç duymaktadır. Şoray’da bu sevgi ve şefkati Adlı’da bulur ve 20 yılını onunla birlikte geçirir.
İlişkilerinden sonra Şoray giderek süzgün bakışlı şuh bir kadın olmaktan sıyrılıp, yeni kimliğine bürünür ve 1965’lerden başlayarak “Türk sinemasının bir numaralı kadını” olur. Dört büyükler arasında olup (Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın) en çok o tutulmaktadır.
Sultan Şoray’ın Sultan olmasında ve kanunlarının oluşmasında Adlı’nın büyük payı vardır. Adlı, Şoray’a gönderdiği çiçek buketlerine iliştirdiği kartlarda ya da bıraktığı notlarda ona hep “Sultanım” diye hitap eder. (Canım sultanım, hanım sultan.. gibi) Bunlar daha sonra basında yer alır ve dönemin ünlü gazete ve dergilerinde yayınlanır. Böylece Şoray artık Türk sinemasının da, halkın da “Sultan”ı olmaya başlar.
Adlı’nın onun hayatındaki yeri ve üzerindeki etkisi, özelikle birlikte yaşamaya başladıkları 1963 yılından başlayarak önemini ve ağırlığını artırır. 1966’nın sonlarına doğru ise birbiri ardına Şoray filmleri çevrilir ve aynı haftalarda Beyoğlu sinemalarında vizyona girince durum bir süre için aleyhine gelişir. Aynı haftalarda oynayan Şoray’lı filmler adeta birbirini vurur. Şoray’ın böyle bir hataya kurban gitmesinin nedeni aynı yıl içinde çok sayıda film çevirmesi ve oynadığı filmlerin aynı konuları kapsamasıdır.
Bir süre sonra aleyhine gelişen bu tehlikeli sarsıntıyı güçlükle atlatır ve durumu lehine geliştirip fiyatına zam yapar. Böylece bütün yapımcılar Şoray’ı kara listeye alırlar. Bu karara göre ona film çevirttirmeyecek, mukavele süresi uzatılmayacak, sinema salonlarında da filmleri gösterilmeyecektir. O artık Akün, Acar, Arzu, Duru film....gibi büyük şirketlerin de kara listesindedir. Aleyhine gelişen tüm olaylardan sonra Şoray kendine bir savunma politikası bulur ve yapımcıların karşısına aldığı bazı kararlarla çıkıp, bu kararlardan da taviz vermeyecektir. Böylece Şoray kanunları oluşur.
ayrıca : Şoray Kanunları 1) Türkan Şoray film senaryolarını film çekim tarihinden en az bir ay önce beğenir. 2) Türkan Şoray, Senaryoyu beğenmediği takdirde yeni senaryo verilecektir. 3) Her senaryoda beğendi mutabakatı şarttır. 4) Filmde öpüşme ve açık sahneden olmayacaktır. 5) Filmdeki modern giysiler Türkan Şoray’a tarihsel olanlar ise şirkete aittir. 6) Film çekimi İstanbul dahili olup Türkan Şoray İstanbul dışına çıkamaz. 7) Çalışma saatleri sabah 8 ile akşam 19 arasıdır. Pazar günleri Türkan Şoray çalışmaz. 9) Türkan Şoray adı jenerik, afiş ilan ve sinema fenerlerinde başta ve tek olarak yazılacaktır. 10) Filmin her oynadığı yerde 9. madde uygulanacaktır. 11) Filmlerin seslendirilmesinde Türkan Şoray’ın sesi için kendi mutabakatı şarttır. 12) Şirket filmi kendi hesabına çeker. Eğer başka şirketle ortak yapıma gidilirse Türkan Şoray’ın mutabakatı şarttır. 13) Film renkli ise Türkan Şoray’ın mutabakatı ile çekim günleri uzayabilir. 14) Çekilecek filmin rejisörü ve baş erkek oyuncusu için Türkan Şoray’ın mutabakatı şarttır. 15) Bu şartlara riayet etmeyen film şirketi 100 bin lira ödemeyi taahhüt eder. 16) İhtilaf vukuunda merci mahkemeleri İstanbul mahkemeleridir. 17) Türkan Şoray şirketlerden film başına 60 bin lira alır. 18) Türkan Şoray mecburi gecikmeleri 10 günden fazla beklemez.
Dönemine göre bu oldukça ağır koşullar, 1967’de son halini alıp yazılı bir metne dönüştürülür. Türkan’ın ünlü ve gişe geliri öylesine yüksektir ki, hiçbir firma, yönetmen veya oyuncu ona karşı çıkamaz. Türkan Şoray’la mukavele yapmak için birbirleriyle yeniden yarışa girerler. Bu kanunlarla Rüçhan Adlı, Şoray’ın, Yeşilçam’daki imajını koruma altına alır. | |
| | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | ReVoLt_ Admin
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 11/09/08
| | | | deliiii Hızlı Üye
Mesaj Sayısı : 195 Yaş : 37 Nerden : ßA$KENT. Kayıt tarihi : 26/09/08
| Konu: Geri: Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) 29/9/2008, 04:37 | |
| GÜZEL BİR NOSTALJİ OLDU ONURRR
EMEĞİNE SAĞLIK SÜPER BİR ÇALIŞMA OLMUŞ | |
| | | | Kimler geldi kimler geçti ( YEŞİLÇAM ) | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|